12 Aralık 2012 Çarşamba

Duvar


Yine o renksiz kabusla uyandı yeni güne. Taşındığından beri açmadığı perdeden giremeyen ışık hala dışarıda hapisti. Yüzünü buruşturarak yataktan kalktı. Boğazındaki katranın acılaşan tadını yutkundu. Bugün de dükkanı açmayacaktı. ”Üç kuruş fazla kazanınca ne olacak? diye aklından geçirdi. Karyola satın almaya gerek duymadığından, ara sıra kız arkadaşı ile paylaştığı yatak, bayiden gelen adamın geçen sene bıraktığı yerde, odanın ortasında duruyordu. Kirli ve lekeli çarşafla kaplı yatağın yanındaki pantolonun üzerine basarak odadan çıktı. Lavabo aynasının bile kendini gösteremediği karanlık banyonun önünden geçerken “Güne tuvalette başlamak istemiyorum” diye düşündü.

Salonda, kanepenin önünde duran, birkaç gün önce dökülen biranın izlerini taşıyan sehpada, akşamdan kalan yarım paket kaymaklı bisküvi vardı. Buzdolabından kola şişesini aldı. Yarısından azı kalan, havası kaçmış litrelik şişeyi kafasına dikti. Peşi sıra ağzına attığı bisküvileri yutarken şişeyi sığdıramadığı ağzının kenarından dökülenlere engel olmaya çalışmadı. Kız arkadaşının, “Bardaksız ev olur mu hiç?” diye söylenmesini aklına getirdiyse de yüzünde beliren umursamaz ifade uzun sürmedi. Üzerini temizlerken eline bulaşan ıslaklığı şortuna sildi. Karnı tam doymamıştı.

Derin bir nefesle yoğun rutubeti içine çekip kafasını kaldırdı. Salonun tüm cephesini kaplayan, pencerenin iki metre önündeki apartmanın ziftli yan duvarı tam karşısındaydı. Gözleri, eğri yanaklı adamın siluetini aradı, bir süre sonra buldu. Yanağı biraz düzelmiş, yüzü gülüyordu. Karşılık vermedi.

Üç buçuk yıl olmuştu taşınalı. Işığı tamamen kesen duvar nedeniyle perde almaya gerek duymamıştı. Saatlerce kanepede oturup ziftle kaplı duvara bakabilirdi. Zamanla duvar değişti ve yeni oyuncular ortaya çıktı. Yeterince derine bakıp duvara girdiğinde çirkin yaşlı adamı gördü ve onunla karşılaştığı günü hatırladı. Hemen üstünde yarım yüzlü at ile topal çocuk duruyordu. Upuzun gökdelen ve büyük bir top sol köşedeki garip şekilli yaratıklarla birlikte duruyordu. Bugün daha önce girmediği gökdelenin sokağında yürümeye karar verdi. Kuş bakışı görünümünden sokaktaki insanlar seçilmiyordu. Önce yolun girişindeki büyük barikatı aşması gerekliydi. Barikatın arkasında onu bekleyen biçimsiz bir arabaya benzeyen demir makineyi geçmesi saatlerini alacaktı.

Lütfi Aydeniz