6 Haziran 2012 Çarşamba

Şaşı


4156511
- “Şaşıyı öldürdüm.”
- “Efendim?”
- “Şaşıyı öldürdüm.”
- “İyi misin, oğlum?”
- “İyiyim, söyleyince rahatladım.”

Genç adam hapşırdı. Boşluktan gelip yerleştiği plastik sandalyede sırtı dimdikti. Onunla birlikte ortaya çıkan sarı kediyse ağacın altında dolanıyordu.

Adil Bey, çay bahçesinde aniden peydahlanan delikanlıyı süzdü. “Adın ne senin?” diye sordu. “Osman” diye cevapladı, başını çevirmeden. “Çay içer misin?” sorusuna ise mırıldanarak  “Olur” dedi.

Adil Bey, yan masaya dayanmış sigarasını içen garsona “bir çay” işareti yaptı. Duruşunu hiç bozmayan Osman, uzaklarda bir şey arar gibiydi. Ara sıra da terli ellerini pantolonuna siliyordu. Adil Bey, atmışbeş yıllık ellerine baktı, düşündüğü kadar kırışık değillerdi. Gülümsedi. Bulmacasını masaya koydu, gözlüğünü çıkardı. Dikkatlice yüzünü incelediği Osman’a, “Şaşı kim?” diye sordu. Osman’ın tepkisizliği içini rahatlatıyordu. “Yeterince yaşlanmıştı. Balkondan aşağı attım.” diye cevap verdi, çayını alırken. Bardağın altında toplanan damlalar etrafa saçıldı.

- “Sabah baktığımda yoktu. Çöpçüler gece geliyor. Onlar almıştır. Semra kedileri hiç sevmez... Ben onu öldürdüm.”
- “Semra, kız arkadaşın mı?”
- “Evet, hayır. Bugün evlenme teklif edeceğim. Balkonda oturuyordum, korkuluğun üstünden sırtıma çıkmaya çalışıyormuş. Onu farketmeden dönünce ayağı kayıp düştü. Yedi kat. Görmeye dayanamazdım. Bakmadım.”
- “Şu kedi de seni sevmiş görünüyor, baksana.”
- “Aaa, Şaşı, sen nerden çıktın? Ölmemişsin. Özür dilerim.”

Osman’ın şaşı kedisiyle buluşması Adil Bey’i de duygulandırmıştı. Ayağa kalkarak Osman’ın omzunu tuttu.
- “Yürü, hadi. Semra’ya gidiyoruz.”

Lütfi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder