27 Mart 2012 Salı

Değişim


Bir daha hiçbir zaman hissetmeyeceği duygular içerisindeydi.

Uzun zamandır birisini çağırıyorum ve boş duvarlarda yankılanan sesime her defasında kanıyorum. Ayna karşısında ilişkiler yaşayıp, gerçekleri görmezden geliyorum. Artık büyüdüm de mi akıllandım, yoksa aksimden mi sıkıldım bilinmez, bana benden başka bir şey gösterecek birisini arıyorum.

"Hayır devam etmeyeceğim, teşekkür ederim."

Yalnız başına iki kadehten fazla içmemelisin. Birisiyle buluşacağın zaman ikiye bölünüp beklersin ya. Bir yanın o olmuştur, hep gelmek üzere ve geldiğinde de sana görünmeden izler uzaktan. Bir yanın da onun izlediğini bilerek oturur yerinde. Nasıl görünmek istediğini hesap eder. Kimseyi beklemediğim halde niye her gelene kayıyor bakışlarım? İyi gelmedi bana yalnızlık. Daha fazla saçmalamadan kalkıp gitmeli. Hava da estirmeye başladı. Şal istesem? Son sigaramı içerken keyfimi hiçbir şey kaçırmasın.

"Pardon, şal getirir misiniz?"

Garsona seslenmek için arkasını döndüğünde girmişti kapıdan, farketmedi geldiğini. Kafasını çevirdiğinde karşısında dikiliyordu. Eskiden beri tanışıyorlardı. Sıkça da karşılaşırlardı. Yani yılda iki üç kere.

- Seni arıyordum.
- Buldun mu?
- Buldum.
- Çağırdığımın sen olduğundan emin değilim.
- Duydum, beni çağırdın.

Onu mu çağırdım gerçekten? Bunca zaman bu yüzden mi geliyordu bana? Nasıl emin olabilirim bundan? Şarap mı içecek, rakı mı? Rakı derse... Yok böyle anlayamam. Hem belki canı rakı isteyecek de sırf bana eşlik etmek için şarap diyecek. Konuşalım, biraz daha konuşalım. Alyoşa'yı bilir misin? Sana onu anlatsam? En küçük Karamazov kardeş olduğunu, bütün aile türlü entrikalar ve kötülükler peşinde koşarken Alyoşa'nın hepsini sebepleriyle anlayacak kadar yüce gönüllü olduğunu. İnsanlığın bütün günahlarından kendini sorumlu tutup acısını çekmeye dünden razı olduğunu anlatsam. Ben hala anlayamıyorken sen anlar mısın acaba? Kötülüğe uğradığında öfke duymamayı, öç almamayı öğretebilir misin bana? Kanında yükselen adrenalinle başa çıkabilir misin? Onun kadar iyi misin sen de? Madem her şeye cevabın var, kitabı neden hala bitirmediğimi de söyler misin? Peki başladığım hiçbir işin sonunu niye getiremiyorum?

Garsonun gıcırdatarak açtığı ikinci şarap şişesinin de dibini görmüşlerdi.

- Herkes bu kadar kötüyken nasıl iyi olabiliriz ki biz?
- Kötülük senden gelir, nasıl baktığına bağlı.
- Kötülük yapan kötüdür işte.

Sonra hayatını değiştirecek bir hikaye anlattı ona. Aynalar da yankılar da geçmişte kaldı böylece. Her gün değişmeye devam etti.

- Zamanın birinde üç samuray varmış. Birincisi ormandan geçerken karşısına bir haydut çıkıp "Ya paranı ya canını!" demiş. Samuray kılıcını çekip bir hamlede saldırganı cansız halde yere sermiş ve ardına bakmadan devam etmiş yoluna. İkinci samuray da ormanda ilerlerken bir soyguncu ile karşılaşmış ve tekmelerini, yumruklarını kullanarak soyguncuyu yarı ölü bir halde arkasında bırakıp yoluna devam etmiş. Üçüncü samurayın karşısına çıkan soyguncu da elindeki koca bıçakla tehdit ederek nesi var nesi yoksa kendisine vermesini, yoksa onu öldüreceğini söylemiş. Samuray: "Zavallı adam. Haline bakılırsa aç olmalısın. Bende yeteri kadar yiyecek, içecek var. Al şunları. Ayrıca buralarda bir han var, istersen seni götüreyim, iyice karnını doyur, dinlenirsin. Merak etme ben ödeyeceğim," demiş. Saldırgan elindeki bıçağı yere atıp hıçkırmaya başlamış.

Tıpkı onun gibi...

Pelin Öney }{

2 yorum: