Terden
ıslanan avucumda bir tomar kağıt, elimin kiriyle bütünleşiyor.
"Para," diyorlar adına. "İyi," diyorum. "Biriktir
bunları." Kahverengi deriden minik bir çanta alıp diziyorum hepsini içine,
büyüğünden küçüğüne. "Böyle hepsini yanında taşırsan olmaz, güvenli bir
yere koy." "Eve koyayım bari." "Yok olmaz, bankaya
yatır." Bir tomar parayı alıp bir parça kağıdı tutuşturuyorlar elime
bankada. "Ne zaman istersen gel al paranı, paran bizde güvende,"
diyorlar. İçime sindiremiyorum ama itiraz da edemeden elimdeki kağıtla
çıkıyorum camekanlı kapıdan.
Bir gün
oturuyorum evde, yan komşu gelip çalıyor zilimi. "Ne zamandır kiracıydım,
artık alıyorum bu evi. Sonunda ev sahibi oldum," diyor, sevinmiş, tatlı
yapıp dağıtmış tüm komşulara, bana düşeni getirmiş elindeki kasede. "Kira
öder gibi ev sahibi olacağım," diyor. 'Nasıl olacak bu iş?' derken
öğreniyorum, paramı yatırdığım bankadan borç istemiş, onlar da vermişler.
"Her ay bize öde," demişler. Bir hışımla çıkıyorum evden, bankada
soluklanana kadar koşuyorum. "Benim paramı mı verdiniz komşuya?" diye
çıkışıyorum. "Yok efendim ne münasebet," diyorlar. "Peki nerden
buldunuz bu parayı, niye verdiniz o kadına?" diye üsteliyorum. "Gösterin
benim paramı, nerden bileyim ona dokunmadığınızı," diyorum yine aynı
kağıttan veriyorlar, susuyorum.
Gün
geliyor, yine duyuyorum bir yerlerden, ihtiyacı olan herkese para dağıtacakmış
bu banka. Benim paramı dağıtacaklar, orası belli. Kalkıp gidiyorum yine
bankaya.
"Yok
efendim, kimseye vermiyoruz paranızı, hepsi burada," diye bana doğrultulan
bilgisayar ekranındaki rakamlara bakıyorum. Ben elimde tomar tomar para görmek
istiyorum. Kandırdılar beni biliyorum. Çok sinirleniyorum. "Verin çabuk
paramı geri!" "Paranız şu anda burada değil," diyorlar. Başka
yere yollamışlar saklamak için. Yarın getireceklermiş. İnanmıyorum.
"Paralarımı verdiniz insanlara, sonra toparlayamadınız, beni
oyalıyorsunuz," diye paylıyorum biraz. Akşama sayıyorlar parayı elime.
"Biraz eksilmiş bu." "Paranızı güvenle saklamanın bedeli,"
diyorlar, ses etmiyorum.
Elimde
paralar, evin yolunu tutuyorum. Yol boyu arkamdan gelen adımları sayıyorum.
Kapının önünden birkaç kere geçip olası şüphelileri savdığımdan emin olup öyle
giriyorum apartmana. 'Parayı nereye saklasam?' diye talan ediyorum evi. Bir
türlü uygun bir yer bulamıyorum. Günler geçiyor, aklım hala parada. Ne
yapacağım ben yahu, hep böyle evde mi bekleyeceğim bu paranın başını? Bana
"biriktir," diye seslenen kimdi? İşte onu bir bulursam soracağım "ne
olacak bunlar böyle biriktirince?" diye. Gidip parayı çıkarıyorum
saklandığı yerden. Pek de iyi saklanamamış zaten, sırıtıyor yüzüme. Başlıyorum
birer birer harcamaya. Biner biner harcadığım yerler de olmuyor değil hani.
Fakat sadece parayla yaşamıyorum saadetimi. Bazen gidip bir ziyafet çekiyorum,
bazen de sadece bir bankta oturup geleni geçeni seyrediyorum. Esaretten
kurtuldum, artık keyfim yerinde. Yanıma bir hanımefendi oturuyor. O da benim
gibi, hayatta pek kimsesi kalmamış. "Birbirimize kimse olalım,"
diyor. "Hayhay," diyorum. "Tanıyalım birbirimizi. Ne iş yapardın
emekli olmadan?" "Bankacıydım," diyor.
Pelin
Öney }{
çok güzel bu öykü
YanıtlaSilcok guzel bir hikaye ve muhtesem bir son olmus!
YanıtlaSilMizahı çok yerinde bir öykü bu. Ben hâlâ adamın bankacı olmasından yanayım ya da kadının mesleğini söylememesinden yanayım o ayrı :)
YanıtlaSilHarika...
YanıtlaSil