12 Mart 2012 Pazartesi

Macar Dansı No:5


Kadın hızla camın kenarındaki masaya geçti. Çantasından not defterini ve bilgisayarını çıkarttı. Toplantı yüzünden kaskatı kesilmiş boynunu arkaya itip, saçındaki topuzunu çözdü. “Ne zor bir sabah!” diye iç geçirdi.

Çellonun uzaktan duyulan sesi, içeriden gelen sıcak ekmek kokusu ile karışıp mekânı kaplıyor. Kadın üzerindeki siyah ceketi çıkartıp, parmakları klavyede, gözü notlarında, ara vermeden yazıyor. Omuzları düşmüş. Sırtı kambur. Garsonlar açık büfeyi toplamış, çatal bıçak sesleri öğle yemeği için hazırlığın başladığını anlatıyor.

Müzik değişti. Kadın, kulak kesilip yeni melodiyi dinlemeye başladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme var. Sol elinin işaret parmağı ile yüzük parmağını masaya garip bir şekilde vuruyor. Orta parmağı daha önde. Ayakkabısının tekini çıkartıp ayağını halıya sürtüyor.

Bu notaları her duyuşunda, evinin oturma odasında dönüyor. Ablası ile birlikte sandıklı divana kıvrılmış, erkek kardeşlerini izliyorlar. Annenin tek aşkı kardeşe, karne hediyesi Commodore 64 alınmış. Çocuk, üç gündür, fildişi renkli bir klavye, kasetçalar benzeri bir alet ve joystick’in başından kalkmamış. Oyunun kutusu, katalitik sobanın üzerinde duruyor. Kızlar bir kere olsun oynayabilmek için dil döküyor. Anne bir dışarıya çıksa, onlar da deneyebilirler. Anne hiç gitmiyor!

Garson masadaki fincana kahve doldurdu. Ilıtılmış süt, gümüş bir sütlükte geldi. Kadın, incecik, fildişi renkli, üzerinde mavi mineler işli fincan tabağının arkasını çevirip markasına baktı.

Ekranda hep aynı oyun. Bir ajan on üç kat boyunca ilerleyebilirse tamamlanacak. Ajan, her seviyede daha büyük tehlike altında. Yukarıdan aşağı inen renkli asansörler her an başına düşebilir. Çocuğun, ritme kulak vermesi gerekiyor. Kızlar müziği ezberledi bile. Küçük kız, bir kere oynayabilirse; tümünü tamamlayabileceğini söylüyor. Abla notaları mırıldanıyor.

Görüşme notlarını hemen düzenleyip yollaması gerekiyor. Cama vuran yağmurun sesi içini karartıyor.

“Kemanlar çalarken aynı notalar tekrarlandığında ajanın da durması lazım. Flütlere geçince hızlan, her es de bir adım geri dön. Arşenin kemana sert değişindeki kısımda iki ileri bir geri gitmek gerek!” Çocuk dinlemiyor.

Kızlar, divanın kadife kumaşına parmaklarını koyup, melodiye kendilerini kaptırmış oyunu oynamayı deniyorlar. Yaylı çalgılar baharı, yemyeşil kırları anımsatıyor. Ezgisi çok saf ama tekniği çok karışık. Kemanlar tekrar tekrar aynı notaları yavaş, hızlı, daha hızlı çalıyor. Flütlerin ilk girişi, neşe dolu, küçük bir sırrı fısıldıyor. Yaylılar, flütün gizine eşlik ediyor. Müzik, hafif bir esinti yayıyor. Yerler papatyalar, mineler ile kaplı.

Evin içinden mis gibi bir koku yayılıyor. Anne bir tabak kurabiye ile oturma odasına giriyor.

Kadın masanın üstündeki sütü bardağa döküp içiyor.

Gülda


3 yorum:

  1. gecenin bir vakti taksiye binersin, tek başınasın, hayatının şarkısı çalar. örneğin "like a stone- audioslave". işte o an belki de insanı uyaran...

    YanıtlaSil
  2. Brahms bittiğinde de öykü devam ediyor.

    YanıtlaSil