15 Mart 2012 Perşembe

Yük



Bugün durgunum biraz.

Sabahtan beri pek hareket olmadı. Güneşin ilk ışıklarıyla içim ısınırken, etraftan bir iki gemi geçiyordu, o kadar. Hayli yavaş ilerliyorlardı. Yük gemileri. Varılacak yere varmalarıyla, bir sonraki yolculuklarına çıkmaları bir. Aceleye mahal yok. Bir şekilde seviyorum onları. Beni hırpalamadan ilerlemeleri en güzeli. Yavaşlıkları saygılarından…

Biliyorum, biliyorum, onlar yalnızca işlerini yapıyorlar.

Zaten bana batmalarını ben de istemem. Büyük işler açıyorlar sonra başıma. İçim dışıma çıkıyor onlar yüzünden. Yine de buradalar işte. Misafirler bana. Her seferinde.

Bugün biraz durgunum, ama ne yalan söyleyeyim, az gemiden değil.

Bugün en üzüldüğümü içime atmış insanlar. Bunu uygun bulmuşlar bana.

Bu sabah güneş doğmadan önce fark ettim. İçimde bir ölü var.

Ondan durgunum biraz. Fazla salınmak istemiyorum, ölüye saygısızlık olmasın diye yavaşım. Ötedeki fırtına akşam üstüne doğru uğrar bana... Elimde olsa dizginlerim dalgalarımı. Ama işte onlar ben, ben onlar.

Ölüyle ben, şimdilik seyirdeyiz. Henüz vakit var.

Oysa ne de güzel görünüyorumdur günün bu saati uzaktan... İnsanlar var kıyıda. Oturmuş beni izliyorlar. Dalgalarım onlara seyirlik geliyor. Ah, hele bir de geceyse… Hakları var: Ben ay ışığına şıkır şıkırım, onlar bana mest! Ne anlamlar yüklüyorlar bana bir bilseniz... Olmadığım, bir tek ben kaldım.

Bugün de, toprak ettiler beni işte. İçimdeki ölüyle. Bana gömdüler onu.

Durgunum. Yüküm ağır. Bugün yük gemilerinin halinden bir ben anlarım.


Nefin

3 yorum:

  1. yükümüz ağır çoğu zaman ama destekleyerek birbirimizi hafifletiyoruz yüklerimizi...

    YanıtlaSil
  2. Yine siyah ya da kahverengi diyeceğim!

    YanıtlaSil